Tarih cevreye agir bir koku gibi sinmistir. Algimiz onu bir bilim olarak degil Olympos mutfagina oz bir yemek zanneder. Lokma lokma yemeye baslariz. Masada kimler yoktur ki, Herodotus' tan Iskender' e (Buyuk), likyali krallar ve cariyelerden Cicero' ya, suruyle korsan, roman, barbar, helen, misirli ordadir. M.O 1250' den baslayarak 2500 yillik bir aralikta paylasilan guzellikeri ve yasanan kotulukleri, Olympos' un nasil canli bir sehirden bugunku haline donusumunu anlatirlar.
Ceneviz kalesi yolunda fransizlara takilip kaya tirmanisi yapabilicekken, ingiliz ve amerikalilarla sahile inmeyi tercih edebilirsiniz. Acik plajin hemen saginda kalenin asagisinda buldugunuz bu yari gizli yer sizi gerceklige dondurur. Denize girmenizle giyinikmisiniz ciplakmisiniz ordamisiniz degilmisiniz tekrar hersey unutulur. Sifir halde, bebek bir balik gibi suda oynamanin nesesi dolar. Oksijen atomlari yuzunuzden girer, gecer ve saclarinizin ucundan cikar. Suyun 5 metre altinda bile bu gidiklamayi hissedebilirsiniz.
Aksam ustu, sahilden vadinin icine dogru portakal suyunuzu icmeye giderken turklerin bagrismalarindan sikilirsaniz ya da onlarin garip oyunlarina adapte olamiyorsaniz dert etmeyin, yuksek ihtimalle hos sohbet alman bir aile, insani yetenekleri ve guzellikleriyle sizi rahatlaticaklardir.
olympostan baris, saglik, nese, akil ve mutluluk
No comments:
Post a Comment